fbpx
Günümüz dünyasında ülkeler arasındaki sınırların ortadan kalkması, bilgi, iletişim ve ulaştırma teknolojilerinde yaşanan hızlı değişimler, yeni teknolojik gelişmeler, ürün çeşitliliğindeki artışlar, pazara sunulan ürünlerin yaşam sürelerindeki kısalmalar, tüketicilerin haklarının farkında olarak giderek daha fazla talepkar olmaları, işletmelerin müşterileriyle uzun süreli ilişkiler geliştirmeleri gereği gibi nedenlerle oluşan baskılar; işletmelerin inovasyonu ve marka yönetimini bir arada ele alıp yönetmelerini zorunlu kılmaktadır.

İnovasyon, işletmelerin rekabet üstünlüğü elde etmesinde, karlarının ve nakit akışlarının artmasında, sektörde rakiplerin önünde yer almasında belirleyici bir yol, güçlü bir rekabet silahıdır. İnovasyon, değişim, yaratıcılık, gelişme ve risk alma kavramları ile bütünleşmiş uzun dönemli bir performans göstergesidir.
İnovasyon, eskiden bir dâhinin bir buluş yapması ya da birinin bir fikri alıp ticari bir faydaya dönüştürmesi olarak görülüyordu, ancak bugünün iş dünyasında inovasyon, bir kerelik değil, tekrarlanabilir, sistemleştirilebilir ve şirketlerin yapısına yerleştirilebilir bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Firmalar için inovasyon verimliliği ve karlılığı artırdığından, yeni pazarlara girilmesini ve mevcut pazarın büyütülmesini sağladığından önemli bir rekabet aracıdır. Verimli, karlı ve rekabet gücü yüksek firmaların faaliyet gösterdiği ekonomiler kalkınır, gelişir ve küresel ölçekte rekabet avantajı kazanır.

Hızla gelişen günümüz dünyasında mal ve hizmetlerde artarak kendini gösteren sayı ve çeşitlilik, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik alanlarda görülen olağanüstü değişim, her alanda ve düzeyde artan rekabeti, bilgi birikim düzeyini ve en önemlisi işletmelerin farklılığa olan istek ve ihtiyaçlarını artırmaktadır. 

Dinamik küresel pazarlarda inovasyon ile birlikte değerlendirildiğinde marka yönetimi, işletmelere sahip olunan tüm varlıkları harekete geçirerek markayı koruma, yaşatma ve değerini artırma çabalarını sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmada önemli bir yol gösterici olmaktadır. 

Bugün bir markanın değeri tüketicisine sunduğu ürünlerin kalitesi kadar tüketicinin hayatındaki yeri ve önemine de bağlıdır. Marka, tüketicinin önemli olduğunu düşündüğü açık bir yarar sunmadığı sürece, yaşanan süreç ve markanın boyutu hiçbir şey ifade etmemektedir. işletmelerin inovasyon kapasiteleri ve davranış biçimleri aynı zamanda pazar performansını ve markalaşma düzeyini de etkilemektedir. Başarılı markalar, pazarda inovasyonel yapılarıyla da dikkat çekmektedirler. işletmelerin inovasyonel örgüt yapıları yüksek marka performansını ve markalaşma sürecini ve müşteri beklentilerini karşılayabilme özelliğini de ortaya çıkarmaktadır. 

Bununla beraber işletmelerin geliştirdikleri inovasyonları markalaştırabilmesi ve marka kültürü oluşturabilmesi, işletmenin inovasyon ve yaratıcılığına oldukça büyük bir ivme kazandıracaktır. 

Dünyada yaşanan rekabet ortamında başkalarının çalışmalarını ve ürünlerini taklit ederek ayakta kalabilmek gitgide zorlaşmaktadır. Piyasa koşullarını ve gereksinimlerini hissederek, sezerek, özgün, farklı ve belki de sıra dışı ürünlerin geliştirilmesi ve pazarlanması gerekmektedir. Ülkelerin rekabet gücünün artırılmasında inovasyon etkinliklerinin yaşamsal rol oynadığı bilinen bir gerçektir. inovasyon kıran kırana rekabetin olduğu günümüz ortamında firmaların bu rekabetten fayda sağlaması adına organizasyon ve yönetim anlayışlarını şekillendirerek bu yönde çalışmaları teşvik eden bir kuram olarak karşımıza çıkmaktadır. Müşterilerin tercihlerindeki etkin marka olgusu, firmaların markalaşmaya olan ilgilerini artırmaktadır. Markalaşma, müşteriler ile ürün arasında duygusal bir kimlik yaratma eylemine dönüşmüştür. 
Başarılı bir marka yönetimi ve inovasyondan söz edebilmek için;
  • İşletmelerimizde kısa, orta ve uzun vadeli planlar belirlenebilmelidir.
  • Yöneticiler liderlik anlayışıyla hareket etmelidir. 
  • Çalışanlara yaratıcılıklarını gösterebilecekleri imkanlar verilmeli, takım çalışmasına özendirilmelidir.
  • Çalışanlar kendilerini takımın bir parçası olarak görmelerini sağlamalı, çalışanlara yönetim tarafından hak ettikleri değer verilmelidir.
  • Çalışanların fikirleri yönetim tarafından dikkate alınarak dinlenmeli; çalışanların sorunlarını daha kısa sürede çözebilmek amacıyla kalite çemberleri, proje grupları gibi takımlar kurulmalıdır.
  • İşletmelerimizin çevredeki değişimlere adaptasyonu için çalışmalar yapılmalıdır.
  • İş tanımları ve iş gerekleri üst yönetim tarafından açık ve net olarak belirlenmelidir.
  • Çalışanların bireysel gelişimlerine imkan sağlanmalı, çalışma süreçleri ile ilgili çalışanların görüşleri alınmaktadır.
  • Çalışanlar çalışma süreçleri içerisinde risk almaktan kaçınmamalı, çalışanların performansları değerlendirilerek dikkate alınmalıdır. 
  • İşletmelerimizin genel amaçları çalışanlar tarafından bilinmektedir.
  • Rakip markaların faaliyetleri izlenmeli, markamızla ilgili pazar analizleri sürekli olarak yapılmalıdır.
Marka yönetim sistemi ve marka stratejileri, tüketicilerin pazardaki ürünlerin birbirinden farklılıklarını ayırt edebilmesi ve tekrar satın alabilmelerini sağlamaktadır. Bu sebeple firmaların araştırma ve geliştirme çalışmalarına ve kaliteye verdikleri önemi artırarak, kendi markalarını kendilerinin oluşturacağı farklı ve yeni pazarlama kanalları oluşturma yollarını aramaları ve bunları en kısa zamanda hayata geçirecek uygulamalara öncelik vermelidirler.

Şadi Başar – Başkan